Teamwork yaparken göz çıkarmak!

Özellikle Amerikan şirketlerinde uygulanan, ekip ruhunun geliştirilmesi amaçlı “teamwork” aktiviteleri Türkiye’ye uyarlandığında istenmeyen sonuçlara neden olabiliyor. İşte Amerikan usulü “takım ruhu” çalışmalarının trajikomik sonuçları

“Teamwork”te “drink” almak…

Bu cümle, Amerikan sistemiyle yönetilen kimi şirketlerde rastlayabiliceğimiz günlük konuşma diline küçük bir örnek.

Ancak cümledeki arabesk durum yalnızca konuşmalara değil, şirketlerin işleyişine de yansıyabiliyor…

Çalışanların iş dışında da birlikte zaman geçirmelerini, birbirlerini daha iyi tanımalarını ve bir “ekip ruhu” oluşmasını sağlamaya yönelik  “teamwork” (takım çalışması)  etkinlikleri diğer ülkelerde, örneğin Türkiye’de uygulanınca amaçlananın tam tersi sonuçlara neden olabiliyor.

“İçmeye çağırdı, ehliyetimi kaptırdım, işten kovdu”

Çalışanların anlattıkları hem üzücü, hem de komik. Beş yıl görev yaptığı Amerikan ilaç firmasında iki kez müdürünün değiştiğini dile getiren bir satış görevlisi, her iki müdürünün de takım ruhunu geliştirmek adına rakı içmek dışında herhangi bir etkinlik bilmediğini söylüyor:

“Hadi bizim için neyse. Ancak evli, çocuklu kadınlar var. İki kadın on tane adamla her hafta sabah 03.00’e kadar rakı içmek zorunda kalıyor. Kocası anlayışlı olsa bile, çocuklarına ne diyecek kadın! Çünkü bu toplantılara katılmazsan ya da katılıp içki içmezsen, takım ruhuna saygısızlıktan ‘eksi puan’ alıyorsun. Daha ilginci, müdürler alkol alınacağı için arabalarını almıyor. Ancak en az iki üç kişi, diğerlerini bırakmak için arabalı gitmek zorunda kalıyoruz. Her müdür, diğer birkaç kişiyle beraber bir çalışan tarafından evine bırakılıyor. Ben arabayla çıkmak zorunda olduğum bir yemek sonrasında müdürümü bıraktım. Ancak trafik çevirmesinde ehliyetime el konuldu. Kendisini bıraktığım için ehliyetime el konulan müdürüm işimizin arabayla olduğunu, bu şartlarda benimle çalışmanın bir anlamı olmadığını söyleyerek işime son verdi.”

 CEO’ya “sen”, müdüre “bey” derken..

Şirketlerde takım ruhunu geliştirmeye yönelik uygulamarından biri de, herkesin herkese ismiyle hitap etmesi. Yapılan uluslararası toplantılarda bu konu özellikle vurgulanıyor. Medikal sektöründe bölge satış sorumlusu olan bir çalışan, şirketin CEO’suna ismiyle hitap ettiğini ancak bir üstünde görev yapan bölge müdürüne “bey” diye hitap etmediği için ülke müdüründen uyarı aldığını söylüyor:

“Yıllık genel toplantıda CEO’ya da bölge müdürüne de isimleriyle hitap ettim. Ancak bölge müdürüne hitap şeklime, onun bir üstü olan ülke müdürü kızdı. Ben de CEO’ya ismiyle hitap ederken, hem bölge müdürüne hem de ülke müdürüne ‘bey’ diye hitap etmek zorunda kaldım. Üç gün süren toplantı boyunca, kime ne diyeceğimi düşünmekten başım ağrıdı” itirafı, şirket yöneticilerinin kafalarının bu ithal yugulama konusunda ne denli karışık olduğunun adeta ispatı.

Sen misin buz isteyen!

Aynı şirketten başka bir çalışanın anlatıları, daha da ilginç. “Bundan önce çalıştığım şirkette, ‘teamwork’ uygulaması olarak bir otelin barı kapatıldı. En üst kademede çalışanın yerleri süpürdüğü, en alt kademede çalışanın ise en önemli müşteri olacağı bir senaryo tüm gece oynandı. İçkim buzsuz gelince, senaryo gereği garson olan bölge müdüründen buz istedim. Keşke istemeseydim. Bölge müdürü terfilerimiz için olumlu rapor vermesi gereken kişi. Ne zaman terfi konumu sorsam o geceyi hatırlatıp, ‘Buz istemeyi biliyorsam kendi başıma terfi etmeyi de becermem gerektiğini’ söylerdi. Onun yüzünden şirketten ayrıldım.”

Çalışanların anlattıkları, ‘teamwork’ uygulamasının pek de doğru anlaşılmadığını düşündürüyor. Peki bu etkinlikleri organize etmekle sorumlu yöneticiler ne düşünüyor?

Yedi gün mesai

Tütün sektöründe hizmet veren bir Amerikan şirketinde bölge müdürü olarak görev yapan bir yönetici, “Çok yanlış anlaşıldığı şirketler elbette var. Adamın evinde canı sıkılıyor, cumartesi akşamı birden ‘teamwork’ aktivitesi çıkartıyor. Çağırıyor çalışanları bir kafeye, tabu oynatıyor. Bir de şu var, sen çalışana ‘beş gün çalışacaksın’ diyorsun. Ama aslında cumartesi tabu, pazar ‘brunch’ derken adam yedi gün çalışıyor. Ancak bizim uyguladığımız yöntem biraz daha farklı. Özellikle “kick-off” adını verdiğimiz, üç dört gün süren senelik toplantılarda bu tip uygulamaları sıkça yapıyoruz. Örneğin, sigara kutularından evler yapıyoruz. Bu birçok çalışana saçma geliyor tabi. Ancak sahada çalışmayan, ofiste muhasebede oturan adamın da bir motivasyona, bir aferine ihtiyacı var. Aktivitede en büyük rolleri onlara veriyoruz ki kendisini başarılı hissetsin.”

Hizmetli ve müdür aynı takımda

Bir diğer yönetici, eğitim sektöründen. Tüm okulların bağlı olduğu kurumsal merkezde çalışan yönetici, zaman zaman tüm çalışanların katıldığı bir yemek yarışması yapıldığını söylüyor. Hizmetli ile müdürün aynı takımda olabildiği bu aktiviteler sayesinde, sonraki süreçte hizmetlini derdini “takım arkadaşı” müdüre kolayca anlatabildiğine dikkat çekiyor. “Çok faydasını görüyoruz. Hiç bilmediğimiz bölümlerde sorunların doğuşunu görmüyorduk. Ancak sorun büyüyüp kangrene dönüştüğünde haberimiz oluyordu. Bu tip uygulamalar sayesinde çalışanlar en ufak problemlerini bizimle paylaşabiliyor. Biz de müdahaleyi daha erken yapabiliyoruz.”

Yorum yapın