Gelecek : Ses Çağı

Sesli sanal asistan pazarı, 2020 yılına kadar 3 milyar doları aşkın bir hale gelecek

Punch kartlardan klavyeye, mouselardan dokunmatiğe, içinde bulunduğumuz yolculuk etkileşim modellerimizi sadeleştirdi. Atılan her adımda teknoloji ile daha basit ve daha doğal bir bağ  kuruluyor. Bizi sahip olunan en basit ve en doğal etkileşim modeline –sese- yönlendirerek yol gösteriyor. 

Ses tanımadaki  ilerlemeler; (konuşulan sözcükleri tanımlama, metin haline aktarma) ve doğal konuşma dili süreçleri veya NLP (sözlerin asıl hangi anlamı kastederek söylendiğini anlama), sesi kullanılabilir bir hizmet haline getirdi. GAFA’nın (Google, Amazon, Facebook, Apple)  tüketici platformlarını kendi kontrolünde tutma motivasyonu ses teknolojisine ivme kazandırdı. 

Teknoloji anlamında gelişim konusu, şimdiye kadar tepeden tırnağa Silikon Vadisi’nde yürütülen bir olay olsa da, eğer gerçekten ses çağına girmek üzereysek tüketicinin isteğini anlamak şu anda çok kritik bir nokta. Sesin kullanımı iki ana şekilde gerçekleşiyor. Tamamen ses tarafından halledilebilen görevler var; hem soru hem cevap şeklinde. Bir de soruyu sesli şekilde sorup cevabının ekrandan klasik bir mobil araştırması şeklinde alındığı cevaplar var. Ses asistanı akıllandıkça  iletişimin %100 ses etkileşimli olması bekleniyor.

Ses asistanı teknolojisini pazarda, üretim olarak 4 teknoloji şirketi domine ediyor

Şu anda ses dünyası belli başlı teknoloji büyükleri tarafından domino edilmiş durumda. Amazon, tüketicilerin ses teknolojisi için yeni bir cihaz kategorisi ihtiyacından doğan Echo ve daha küçüğü Dot’un İngiltere’deki lansmanını 2016 Eylül sonunda yaptı. Ses asistanı Alexa’nın hayat verdiği Echo programının satışları dünya çapında 11 milyondan fazladır. Google, Echo’nun muadili olan Home uygulamasının tanıtımını Nisan 2017’de İngiltere’de yaptı. Apple, ses öncüsüolan Siri programını 2011 yılında tanıttı fakat zamanla programın çok yavaş hareket ettiği kullanıcılar tarafından bildirildi. Diğer ses asistanları, Facebook’un programı M, yazı temelli Messenger’ı baz alan bir sistem. Fakat hala kullanıcı datası ve teknik makine becerilerinin gelişmesi gereken bir ses yapısı olduğu tartışılıyor. 

 «Ses» asistanı temel ihtiyaçlar için kullanılırken zamanla kullanıcısına ilham verecek

Ev ve arabanın sesin kullanımı için ana alanlar olması bekleniyor. Fakat  zamanla bu kullanım alanlarına perakende ve diğer halka açık merkezlerin de ekleneceği öngörülüyor. Spesifik komut ve görevler için ses merkezli kullanımlar yapılıyor. Yeni bir sistem olmasına bağlı olarak eğlenceli sorular sormak dışında, çoğunlukla cevabı genellikle bilinen tek sorular soruluyor ya da komutlar veriliyor; müzik oynatmak, hava durumunu öğrenmek, yön sormak gibi. 

  • Sesin zamanla gidilecek tatil için yeni rotaları sorgulamak gibi ilham alabilecekleri daha araştırmacı hareketler için kullanılması bekleniyor. Ses, ürün satın alımında kullanılmak için daha çok yeni bir sistem. Şu anda mevcut ses asistanı kullanıcılarının %18’i hiçbir web sitesine bakmadan, sadece sesi kullanarak ürün satın alımını gerçekleştiriyor.Öngörü yapabilen ve bilgi güvenliğini sağlayabilen tenolojiler öne geçecekBu teknolojinin kullanıcıları, ses asistanlarından daha derin bir anlayış ve onlarla duygusal bağlantı anlamında daha güçlü bir bağ kurma isteğinde bulunacaklar. Akıllı telefon kullanıcılarının %60’ı “Eğer ses asistanı beni düzgün bir şekilde anlayabilseydi ve aynı zamanda normal bir insan gibi geri cevap verebilseydi her an her yerde kullanabilirdim” düşüncesine katılıyorlar. Akıllı telefon kullanıcılarının %32’si “Ses asistanımın ileride neye ihtiyacım olduğunu tahmin edip bununla ilgili aksiyon alıp, önerilerde  bulunacağı fikri için çok heycanlanıyorum” diyor.
    Nöro bilim testleri ses asistanlarına verilen duygusal tepkinin normal  iki insanın yüzyüze konuşurken verdiği tepkilerden daha düşük olduğunu gösteriyor. Bunun yanında ses asistanına verilen duygusal tepki deneyler sırasında artıyor. Ses asistanını düzenli kullanan kişilerin %37’si asistanlarını çok sevdikleri için bazen keşke gerçek bir insan olsaydı diye düşündüklerini belirtiyorlar. Ses teknolojisi kullanıcılarının %70’i ses asistanıyla konuşurken gerçek bir insanla konuşuyormuş gibi hissetmek istediğini söylüyor.Nesnelerin internetine (IoT) katılın Ses özellikleri yeni bağlamlarda yayılmaya başladığı için markalar temas noktalarına sesli etkileşimi katmayı değerlendirmeliler. Markalar Alexa’yı veya kendi  ses teknolojilerini kullanarak, kendi fiziksel varlıklarının  seslendirme konusunda nasıl etkin olacağını düşünmeliler. Perakendeciler için ise bu; müşterilerin ihtiyaçlarına odaklı ses asistanını ev veya yaşam alanlarındaki belli ünitelerin içine gömmek olabilir. Akıllı telefon kulanıcılarının %38’i mağazayla iletişim kurabilen ve ürüne yönlendirme yapabilen ses asistanı istiyor. Akıllı telefon kullanıcılarının %49’u “Ürünlerime kendi içerikleriyle ilgili soru sorabilmeyi seviyorum” diye belirtiyorlar. Medyanın kendisi de giderek ses teknolojisini içine katmaya başladı. Şimdiden McDonald’s, Jaguar, Sony ve Starbucks gibi çeşitli firmaların kullandığı bu teknoloji, reklamcılara her şeyin bir arada olduğu interaktif ve ses etkileşimli reklamlar yaratmalarını sağlıyor.

    Tüketicinin ihtiyaçlarını doğru şekilde karşılamak

    Gerçekten yararlı içerik geliştiren markaların, tüketicileriyle doğrudan iletişime geçmesi için harika fırsatlar var. Bir sohbet deneyimi geliştirirken markanın izleyebileceği iki yol var:

    Birincisi mesajlaşma için bir chatbot üretmek; Facebook Messenger veya Kik plarformları gibi. Bir markanın chatbotuyla iletişime giren kullanıcıların %32’si, Kik’te vakit geçirenlerden daha fazla zaman harcıyor. Bir mesajlaşma platformunda sohbet etmenin yanı sıra insanlar konuşmalarını sesli yapma beklentisine girecekler ve bu giderek artacak. Örneğin; gelecekte kullanıcılar, Messenger’dan bir teslimat ayarlayarak daha sonra bu teslimatını ses asistanını kullanarak kontrol etmek isteyecek.

    İkinci yol ise, beceri veya sohbet eylemini yaratmak. Bu yatırımın ileride yapılması planlanırken,  markaların öncelikle karar vermesi gereken şey sunacakları hangi hizmetin başarılı olacağıdır.

     

    Şirketler şu anda kendi markalarının seslerini düşünmek zorundalar…

    Markayla direkt konuşmak aradaki duygusal ilişkiyi  güçlendiriyor. Bu durumda ses markalar için çok önemli ve fark yaratacak bir fırsat haline geliyor. Nöro bilim araştırması, markayla konuşmanın tüketicilerde, dokunmak veya klavyede yazmaktan daha derin duygusal bir bağ oluşturduğunu gösteriyor. İnsanların, marka ismi içeren sorular sorduğu zaman, markanın adını normal olarak yazmaya kıyasla, beyin aktivitelerinde fark edilir şekilde daha güçlü duygusal cevaplar verdiği görülüyor. Buna ek olarak tüketiciler sesler arasında daha fazla çeşitlilik arıyor. Mevcut ses teknolojisi kullanıcılarının %72’si “Markaların kendilerine ve aplikasyonlarına özel sesleri, kişilikleri olmalı. Sesi, asistan olarak sadece telefonumda kullanmamalıyım” diye belirtiyorlar. Kullanıcıların %62’si “Ses asistanıma ünlü birinin sesini verebilme fikrini sevdim” konusunda aynı fikirdeler. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki insanların, markayı temsil eden seslerle ilgili güçlü önyargıları var. Bu durumda markanın sesini oluşturmasının önemi, gittikçe artan stratejik bir değerlendirmeye dönüşüyor. Doğru notalara dokunarak, müşterinizin kulağındaki müzik olabilirsiniz.

    “Şirketler şu anda kendi markalarının seslerini düşünmek zorundalar… Markalarının nasıl duyulduğunu, ve müşterilerle iletişime geçilirken kullanılan dili, kelimeleri düşünmeliler… Kullanıcılara sunulan markanın kişiliğini düşünmeliler…” Martin Reddy, cofounder, CTO PullString.

    Kaynaklar:

    Speak Easy , JWT 2017

    Neuro Insight, 2017

    Business Insider UK,  2017

    Financial  Times, JWT 2017