Üniversite sınav puanları bu yıl biraz daha erken açıklandı. Sınavda başarılı olan adaylar bu kez de seçim yapabilmek için kafa patlatıyor. Bir yandan kendileri için en doğru bölümü, bir yandan da en doğru yüksek öğretim kurumunu seçmenin telaşında hepsi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da adaylar, geleceğini şekillendirme yolunda, kafasına takılan soruların cevaplarını aramak için üniversite kampuslerini ziyaret ediyor, programları karşılaştırıyor, öğretim üyeleriyle konuşuyor.
Yıllardır ben de üniversiteye başlamak üzere olan öğrencilerle Bilgi Üniversitesi’nin Santral yerleşkesinde bir araya geliyorum, onları dinliyorum, onlarla konuşuyorum, kafalarındaki soru işaretlerine mümkün olduğunca yanıt vermeye çalışıyorum. İki yıl önce bu köşede “Okul, kariyer ve gelecek” başlıklı yazımda, üniversite adaylarının kariyer seçimi konusunda kafalarını en fazla karıştıran sorulara kendi gözlemlerim ve deneyimlerim çerçevesinde yanıt vermeye çalışmıştım. O yazıdaki tespitler bugün hâlâ ve daha da fazla geçerliliğini koruyor. Halihazırda tercih yapma aşamasında olanlar yazıyı bu linkten okuyabilirler. Bu yazıda ise hem bölüm seçimi konusunda, hem de üniversitede geçirilecek yıllarla ilgili çıkardığım ipuçlarını paylaşmak istiyorum…
1- Üniversite seçimi ve meslek seçimi birbirinden çok farklı kavramlardır. Evet, tıp, mühendislik ve benzeri konularda gidilen okullar sizi aynı zamanda bir meslek sahibi de yapar, ama o okullarda kazanılan beceri de o mesleklerin üzerindedir. Fakültelerin bölümlerinin büyük çoğunluğu sizi bir meslek sahibi yapmaz. Mesleğinizi okulu bitirdikten sonra siz belirlersiniz ve şekillendirirsiniz. Bazıları iç içe geçmiş de olsa, fen bilimleri, sosyal bilimler ve sanat olarak kabaca üçe ayırabileceğimiz ana çalışma alanlarından birinde, ilgi duyduğunuz, kendinizi var edebileceğiniz alanı seçmek ilk yapmanız gereken iştir.
2- Seçiminizi para kazanacağınızı düşündüğünüz meslek üzerinden değil, sevdiğiniz iş üzerinden yapın. Bu verimli ve mutlu bir çalışma hayatının ilk kuralıdır. Temel soru “Nereden para kazanırım?” değil, “Ne yaparsam mutlu olurum” olmalıdır. Yüzeysel bir bakış, sizi manevi olarak tatmin edecek işlerin, para kazanılabilecek işler olmadığı sonucuna götürebilir. Ancak bugün para kazanılan işlerin yarın var olacağı veya büyük para getireceğinin de garantisi yoktur. Sevdiğiniz bir işi yapmak sizi geliştirir. Yetenekleriniz geliştiğinde ve bir işte iyi olduğunuzda bunu gelire çevirmenin pek çok yolunu bulabilirsiniz.
3- Çalışma hayatınız boyunca birkaç kez kariyer değiştirmeye hazır olun. Kapitalizmin bugün geldiği aşamada, üretim sistemleri ve yöntemleri öylesine hızlı değişiyor ki, son 20 yılda sayısız mesleğin yok olduğuna ve sayısız mesleğin ortaya çıktığına şahit olduk. Çok temel birkaç çalışma alanı dışında bugün üniversiteye girecek gençlerin büyük çoğunluğu, hayatları boyunca zorunlu ya da gönüllü olarak birkaç kez mesleğini değiştirecek, buna hazır olun.
4- İş bulmak üzerine değil, iş yaratmak üzerine kafa yorun. İş tanımlarındaki hızlı değişim, halihazırda pek çok kişi tarafından talep edilen mevcut iş tanımlarının peşinden koşmanın iyi bir fikir olmadığını gösteriyor. Bunun yerine kendi yeteneklerinize ve ilgi alanınıza uygun yeni iş tanımları, yeni uzmanlık alanları yaratmak çok daha anlamlı bir uğraş gibi görünüyor. Özel bir alanda uzmanlaşmak hem ücretli çalışma olanaklarınızı ve rekabet gücünüzü artırır, hem de istediğiniz takdirde serbest danışman olarak da çalışabilmenizi sağlar.
5- Üniversiteyi bir iş öğrenme yeri olarak değil, öğrenmeyi öğrenme süreci olarak görün. Üniversite, ilk ve orta öğrenimdeki gibi kafanızın içine belli bilgilerin konduğu bir yer değildir. Üniversitede öğrenme sürecinin tamamen sizin sorumluluğunuzda olduğunu asla unutmayın. Üniversite bir meslek okulu da değildir. Üniversitede öğretim olanağı bulan her öğrenci, öğrendiklerini tekrarlaması için değil öğrenim gördüğü disipline bir katkıda bulunması için yetiştirilir veya yetiştirilmesi gerekir. Bilgi sabit değildir, sürekli değişir ve gelişir. Üniversitede edinmeniz gereken temel, çalıştığınız disipline yönelik teorik çerçeve ve metodolojidir.
6- İnterdisipliner düşünün ve davranın. Dünya giderek daha karmaşık bir yer haline geliyor ve karmaşık çözümler gerektiriyor. Bir alanda derinleşmek ve uzmanlaşmak dahi çoğu zaman disiplinler arası bir yaklaşım gerektirebiliyor. Bu nedenle okuduğunuz üniversitede yan dal, çift anadal ve benzeri olanakları sonuna kadar kullanın. Gazete dergi, belgesel, film gibi tüm içerik üretme olanaklarını, sosyal projeleri, araştırma projelerini, bilimsel deneyleri ve benzerlerini değerlendirin, bunları çalışan ekiplere dahil olun. Ayrıca üniversitede düzenlenen ve ilgi alanlarınıza yakın konferansları, panelleri, seminerleri, sohbetleri ve benzerlerini kaçırmayın.
7- Yabancı dil öğrenin ve dünyayı tanıyın. Eğer lisede yabancı dil eğitiminiz eksik kaldıysa üniversitede mutlaka geliştirin. Asla sonraya ertelemeyin. Özellikle maddi olanaklarınız sınırlıysa “Üniversiteden sonra yurtdışına gider hallederim” gibi bir ruh hali içinde kesinlikle olmayın. Eğer bir yabancı dili iyi biliyorsanız ikincisini öğrenmeye bakın. Erasmus ve benzeri öğrenci değişim programlarına mutlaka katılın. Yurtdışı bağlantılı projelere dahil olun. Öğrenciliğiniz süresince yaz aylarında ucuz bilet vb. olanakları kullanarak mümkün olduğunca tek başınıza veya en fazla bir arkadaşınızla rotayı kendinizin belirleyeceği 1-2 haftalık yurtiçi ve yurtdışı turlar yapın.
Kısaca, yüksek öğrenimde geçireceğiniz 4-5 yılı çok iyi değerlendirmeye hazır olun, içinizdeki sesi dinleyin ve çok da kaygılanmayın…
Tebrikler. Elinize sağlık.
Güventürk Bey,
Bu önerilerinizi üniversite öğrencileri dahil geniş bir çerçeveye yaymaya çalışın. Çok çok önemli. Ben paylaşıyorum.