Himaye etmek ruhunuza iyi gelir!..

Son yıllarda pazarlama tanıtımı çalışmalarında en büyük evrimlerden biri şüphesiz sponsorluk faaliyetleriyle ilgili gerçekleşti…

Çok değil bundan 15-20 yıl kadar önce yapılan sponsorluklarda “şanımız yürüsün!” zihniyetiyle firmayla ilgili olsun ya da olmasın, sadece ve sadece kamuoyunda veya basında “ses” getirecek bir faaliyete avuç avuç para harcanır, ardından da organizasyonu gerçekleştiren halkla ilişkiler firmasıyla birlikte, ne kadar şahane bir işin daha üstesinden gelindiği konuşulurdu.

Sonra ortaya bir kavram çıktı; “kurumsal sosyal sorumluluk”…
İsmi gibi kendi de ağır bu kavramın ardından firmalar halkla ilişkiler politikalarını tekrar gözden geçirme ihtiyacı duydular. Ama yeniye alışmak o kadar kolay değil, bu kavramın içselleştirilmesi ile ilgili de bayağı bir amatörlükler yaşandı. Firmalar yine kurumsal veya faaliyet alanlarıyla ilgili ilgisiz pek çok sosyal sorumluluk projesine sponsor oldular. Elbette ne kadar amatörce olursa olsun, ortaya toplumsal bir fayda çıktığı için, geçmişin hacıağa tarzı sponsorluklarından çok daha takdire değer sponsorluk çalışmaları oldu bunlar…

Sonra kurumsal sosyal sorumluluk politikaları da tartışılır oldu; firmalar ne tür sosyal sorumluluk projelerini gerçekleştirmeli, bu projeleri gerçekleştirirken toplumsal fayda ve kurumsal itibar hassas dengesi nasıl oluşturulmalı vb.bir sürü şey söylendi, bir sürü yazı yazıldı, bir sürü konferans yapıldı…

Sevgili dostlar, aslında mesele o kadar basit ki! Bu basitliği ispat etmeye sponsor’un kelime anlamını aktararak başlamak istiyorum; bilinenin aksine sponsor, çok paralı ve parasıyla bir takım organizasyonları finanse eden kişi ya da kurum demek değil!
Sponsor “himaye eden” demek, yani koruyan ve gözeten…

Bir şeyi himaye edebilmemiz için o şeyin öncelikle bizim himayemize ihtiyacının olması gerekir. Himaye ile ilgili diğer bir önemli konu da; himayeye muhtaç olan şeyi gerçekten bizim himaye edip etmememiz gerektiğinin netleştirilmesidir. Her gün himayeye muhtaç onlarca konuya şahit olabiliriz. Bu durumda bizim kaçınılmaz olarak bir eleme yapmamız gerekecektir. Kişisel veya kurumsal değerlerimize en uygun, hayat duruşumuzla çatışma yaratmayacak konular himaye tercihlerimizi oluşturacaktır.

İster kişisel, isterse kurumsal olsun, himaye edilen konu, durum ve kişilerle ilgili bizim pozisyonumuz aslında sponsorluktur. Ve sponsorluk sanıldığı gibi sadece paralı adamların işi değildir! Mesela tanesi 5 YTL”ye cep telefonumuzdan gönderdiğimiz bir mesajla derslik yapımının, Toçev’e 22 YTL bağışlayarak olanakları kısıtlı yöre çocuklarının, Starbucks’tan bir paket kahve satın alarak da Afrikalı kahve işçilerinin sponsoru olabiliriz. Önemli olan bu durumlarla aramızda anlamlı bir bağın var olup olmadığını tespit edebilmektir.

Kurumsal olarak yapılan sponsorlukları da gözümüzde büyütmeyip bu çerçevede ele alalım derim. Mesela biz geçenlerde ULİSfotoFest; İstanbul Uluslararası Fotoğraf Festivali çerçevesinde düzenlenen “Sicilya’ sergisinin sponsorlarından biri olduk. Sicilya/Palermo’nun Dolapdere’si ile ilgili sponsor bulmak konusunda büyük zorluklar yaşayan iki Sicilya aşığı kadın serginin küratörlüğünü, biz de tanıtım/iletişim faaliyetlerini üstlendik, Diagonal fotografları sergiye hazırladı, Gülor güzelim şaraplarıyla dia gösterisi izleyicilerinin ağzını tatlandırdı, Göz Hastanesi de geri kalan masrafları üstlendi. Ortaya kocaman bir festivalin içerisinde 35 fotoğraflık çok güzel bir sergi çıktı.

Sevgili dostlar, çevrenize himaye etme gözüyle baktığınızda, büyüklü küçüklü pek çok durumla karşılaşacaksınız, hemen elemelerinizi yapın ve hiç korkmadan taşın altına elinizi koyun, himaye etmek ruhunuza iyi gelecek, göreceksiniz!..