İçerikle Pazarlama Konferansı dijital ortamda gerçekleşti!

İstanbul Bilgi üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen İçerikle Pazarlama Konferansı, bu sene küresel salgın nedeniyle 8-9-10 Mayıs tarihlerinde dijital ortamda gerçekleşti. Pazarlama 3.0’ın YouTube kanalı üzerinden üç gün boyunca altı farklı oturumda yayınlanan konferansta bütün dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsünün yarattığı yeni düzen ve bunun pazarlama dünyasına, içerikle pazarlamaya olan etkisi uzman konuklar tarafından farklı alt başlıklarda incelendi.

(Konuşmları Youtube kanalımızdan izlemek için fotoğrafların üzerine tıklayabilirsiniz.)

Bu yıl Dönüşen Dünyada İçerikle Pazarlama başlığı altında gerçekleştirilen, Türkiye’nin tek İçerikle Pazarlama Konferansı olmasının yanı sıra ilk defa dijital ortamda gerçekleştirilen konferansta; dijital dünyada müzik deneyiminden sürdürülebilirliğe, çevrimiçi yayıncılık ve koronavirüs ilişkisinden marka-ajans ilişkilerine kadar pek çok konu ele alındı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Güventürk Görgülü’nün koordinatörlüğünde gerçekleşen konferansta ilk konuk; Red Bull Culture Artist Manager, Studio G-Jo’da kurucu, shesaid.so İstanbul’un kurucu ortağı Gülşah Görücü’ydü. “Dijital Dünyada Müzik Deneyimi” başlıklı bir konuşma yapan Görücü, koronavirüs sonrası tüketicilerin tutumundan, salgın sonrası oluşacak yeni düzenin müzik piyasasını ne şekilde etkileyebileceği hakkında detaylı bilgiler verdi.

Sosyal izolasyon müzik dinleme alışkanlıklarımızı değiştirdi. Sadece parası olanın ya da sadece belirli bir kültür sanat zevki olanın festivale gittiği dünyadan çıkıp herkesin elindeki bir telefonla belediyelerin, markaların ve sanatçıların konserlerini izlediğine şahit olduk.

Gülşah Görücü

Günün ikinci konuşmacısı Hayal Akademisi kurucu ortağı ve Harvard Business Review’da köşe yazarı Ercüment Büyükşener’di. Koronavirüs sonrası insanların evde kalmasının markaların tutumunun nasıl etkilediği, bundan sonra markaların içerik planlaması yaparken nelere dikkat etmesi gerektiği konularını “Koronavirüs Döneminde Dijital İletişim” başlığı altında dinledik.

Yeni dünyada yeni normal olarak tanımlanan süreçte en büyük eksikliğimiz ürün, hizmet, güven, itibar değil konsept eksikliği olacaktır. Bu yeni konsepti bulanlar, uygulayanlar ve bunu içselleştirenlerin ayakta kaldığı ve sürdülebilir kıldığı bir dönemi hep birlikte göreceğiz. O yüzden yeni hizmetler, yeni ürünler değil ama yeni bir dijital konsept bakış açısına ve kavrayışına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Ercüment Büyükşener

İkinci günün oturumları Yenibirlider Derneği Kurucu Üyesi Eray Erdoğan ile başladı. Girişimlerde Sürdürülebilirlik başlığı altında konuşan Eray Erdoğan, kurucu ortağı olduğu Reflect Studio’da tasarım ve üretim ofisi olarak sürdürülebilirlik temasını nasıl hayata geçirdiklerini ve bunun niçin neler yaptıklarından söz etti. Gelecekte girişimcilik anlayışının tamamen değişeceğini, üretim döngüsünde her adımının önemli olduğunu, kısa vadede kârlı gibi görünen paydaşlar arasındaki eşitsiz yaklaşımın uzun vadede markalara zarar getirebleceğini belirten Erdoğan, sadece kâr amacı güden markaların artık yetersiz kalacağının altını çizdi.

Eray Erdoğan

Eğer bir değer yaratılıyorsa bu her paydaşın iyiliğini önemseyerek yaratılmalı. Markalar, firmalar çevreye ne oluyorsa olsun diyerek, tedarikçileri umursamayarak kısa vadede kâr ettiğini düşünebilirler ancak bu uzun dönemde mutlaka onlara zarar verecektir.

HAVAS İstanbul’da dijital içerik üreticisi Selin Akbay ikinci günün ikinci konuşmasında, “Kriz Döneminde İletişim” başlığı altında ajansların ve markaların koronavirüsten ve sosyal izalosyondan nasıl etkilendiğini anlattı. Akbay, marka ve sektöre göre izledikleri yol ve yöntemlerin farklı olduğunu belirtirken bu dönemde negatif tutum ve söylemlerden uzak durarak her markanın kendine has bir üslupla durumu hem duyarlı hem de pozitif bir imajla atlatmak istediğini vurguladı.

Selin Akbay

Markaların aslında krizi fırsata çevirdikleri bir dünyadan kesinlikle uzak olmaları gerekiyor, biz ajans olarak da bunun altını çiziyoruz. Çünkü sağlık söz konusu olduğu için yanlış anlaşılabilir bu yüzden markalar ses tonlarını değiştirmeleri de çok önemli.

Konferansın üçüncü günü, ilk olarak Dadanizm’in kurucusu ve T24 yazarı Seden Mestan, “Çevrimiçi Yayıncılık ve Koronavirüs” başlıklı bir konuşma yaptı. Öncelikle basılı yayından dijitale taşınma sürecini kendi deneyimlerinden ve gözlemlerinden yola çıkarak anlatan Mestan, koronavirüs süreciyle bunun ne kadar hızlandığından söz etti. Basılı yayınların ilk başlarda dijitale taşınma nedeninin reklamlar olduğuna değindikten sonra, insanların evde kaldığı bu dönemde markaların panik halinde içerik ürettiğini, ancak taşların bir süre sonra yerine oturduğunu söyledi.

Seden Mestan

Dijitalde her şey çok hızlı tüketiliyor, eskiyor bu yüzden günlük olarak ya da o kısıtlı akışta var olacak şekilde içerik üretmezseniz unutulmanız veya geride kalmanız çok kolay. O yüzden herkes o markanın kimlğine ya da yayının uyuyor mu diye düşünmeden bir anda içerik yağdırmaya girişti. Bu da bir noktada soru işaretleri oluştudu ve acaba bir fırsatçılık mı diye de değerlendirildi.

Konferansın son konuşmacısı ise Calling Mag Genel Yayın Yönetmeni Can Zeydan oldu. “Dar Alanda Kısa Paslaşma: Dijital Karşılaşmalar” başlığı altında konuşan Zeydan, Calling fikrinin nasıl ortaya çıktığını ve amaçlarının ne olduğunu, ilk günden bugüne nasıl geldiklerini anlattı. Etkinliklerin nasıl yapıldığı ve markaların neden kendilerini tercih ettiğine dair detaylara da değinen Zeydan marka işbirliklerinın nasıl çalıştığını açıklarken “Topluluk”  kavramının önemine dikkat çekti.

Can Zeydan

İki konuyu önemsedik, birincisi farklı insanları bir alan açarak nasıl bir araya getirebiliriz ve bu insanları bir araya getirdiğimizde bu çark bizim marka değerimizi nasıl yükseltebilir ve kendi PR’ını nasıl yapar, bu değer içerisinde farklı markalar bu değeri nasıl kullanabilir.