Visa ve Toys R Us yeni bir projeye imza atıyor

Tüketicilerin akıllı telefonlara olan düşkünlüğü, markaların tüketiciye ulaşma yolundaki müsabakasını her geçen gün arttırıyor. Yükselen bu rekabet nedeniyle DDB Kuzey Amerika CEO’su Wendy Clark, firma olarak artık ağır hareket etme şansları kalmadığını söylüyor. Zaman kaybetmenin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Clark, aynı zamanda bu durumun tüketici tarafından şirketin stratejisinin iyi geliştirilmemiş olduğu hissini uyandırması bir yana temel ödül teknolojisinden de oldukça uzak bir tavır sergilendiği izlenimini uyandırdığını söylüyor. Bu da tüketicinin markadan beklentisine yanıt alamadığını gösteriyor.

Adweek ve Bloomberg medyada uzmanlar tarafından masaya yatırılan markaların mobil dünyaya geçiş yapması ve onlarla birleşmesi konusu tartışıldı.

Mobil dünyada kredi kartları artık bir plastik parçası olmaktan daha fazlası; yani onlar artık teknik firmaların kimliklerini yansıtan birer öge.

Visa Başkan Yrd. Kim Kadlec, ilham almak için AT&T, GE ve IBM gibi firmaları kendilerine rol model aldıklarını belirtiyor.

Visa’nın internet bazlı dünyaya adım atarak büyük bir bahis oynadığını dile getiren Kadlec Ocak ayında Tüketici Elektronik Fuarı’nda Visa ve Honda işbirliğine değindi. Bu proje sayesinde Visa kart sahipleri Honda araçlarından inmek zorunda kalmadan ödemelerini gerçekleştirebilecekler. Bu özelliğe sahip 380 milyon adet aracın da 2020’de piyasaya sürüleceğini ve bunun şirket için büyük bir avantaj olduğunu dile getirdi.  Hareket edebilen birçok şeye bu özelliğin kondurulabileceğini bunun yalnızca hayal gücüyle sınırlı olduğunu da sözlerine ekledi.

Pazarlama dünyasının sıfır kazançla başladığı bu girişimler; günümüzde kredi kartlarını Uber ve Amazon gibi dünyaya açılmış pek çok uygulamanın içine aktarabilmenin haricinde, yeni bir tercih olan hareket edebilen şeylerin içerisine de bu özelliğin tüketiciye sunulmasını hedefliyor. Böylelikle firmalar daha çok partnerlik anlaşmalarına imza atabiliyor. Burada firmalar için en büyük ikilem ne yazık ki eşit pay dağılımı konusu. Visa arka planda faaliyet gösterirken, Intel de bunun bir parçası oluyor fakat Apple pazarlamayı devraldığından bu konu gittikçe daha tehlikeli bir oyun halini alıyor.

Pek çok marka, tüketici kitlesini ilgi alanlarına ya da demografik özelliklerine göre nasıl sınıflayacaklarını bilmiyorlar. Bu nedenle de tam olarak kime ulaşmaları gerektiğini belirleyemiyorlar. Örneğin 40 lı yaşlarının ortasında bir kadına kendisini çok da ilgilendirmeyen bebek ürünleri hakkında bir etiketleme yapmak gibi. Çok büyük bir olasılıkla bu tüketici ile bu ürünler eşleşmeyecektir.

Toys “R” Us’ın pazarlama uzmanlarından Carla Hassan bu konunun önem arz ettiği gerçeğine katılıyor. Bu şekilde kötü ün kazanmış pek çok marka olduğunu belirtiyor. Zevklerin ve ihtiyaçların tüketiciye ulaşmada önem arz ettiğini söylüyor. Bunun tıpkı birini işe almak gibi olduğunu söylüyor. Aradığınız pozisyona doğru insanı almazsanız işleriniz aksak ve fark ettiğinizde çok geç kalmış olursunuz…

Bu nedenle ajansların IT departmanları ve ürün-pazarlama departmanlarıyla koordinasyon içerisinde olması gerektiğini ekliyor sözlerine.  Ancak bu şekilde doğru ürün için doğru hedef kitleye ulaşılabileceğine inanıyor.

Aplikasyon gibi internet bazlı ürünlerde bu konu daha çok risk almayı gerektiriyor.  Toys “R” Us’ın yaptığı araştırmalar aplikasyonu ziyaret eden sayısı ile kazancın paralel gittiği yönünde. Doğru içeriğin doğru zamanda tüketiciye aktarılmasının tek geçerli ve önemli kural olduğunu vurguluyor Hassan.

Clark’a göre yapılması gereken ilk şey klasik sorgulama. Yani tercihleri oturmuş olan bir tüketiciyi durdurup yeni bir kategorinin içerisine dahil etmek ne yazık ki mümkün olamadığından, bunun yerine pazarlamasını yaptığınız markayı tercih edenler yani sizin kitleniz olabilecek olanlar kimler? sorusunu sormanız gerekiyor.

Yapılan inovasyonların işin hedefiyle ilişkili olması gerekiyor. McDonald’s ın DDB ile hazırladığı yeni uygulaması; uygulama üzerinden kendi siparişini verebilme. Bu uygulama sayesinde marka hizmetlerine hizmet katıyor ve finansal açıdan da büyümeye devam ediyor. Araştırmalara göre 20 milyon kullanıcının McDonald’s ın uygulamasını indirmiş ve bunların %50’si McDelivery uygulamasını açmış; yani sipariş girmiş. Ancak uzun vadede McDonald’s ın marka tercihlerini arttırmazsa bundan fayda sağlayamayacağı da bir gerçek. Örneğin, müşterisi McDonald’s şubesine belirli bir mesafedeyken; onun siparişini girmesine ve şubeye ulaşmadan siparişi hazır etmesine sağlayan, alana yakın iletişim teknolojisini deneyebilir.

Kaynak:http://www.adweek.com